Kayıtlar

seyahat etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kurban Kesmeyen Kampa Gitsin

Resim
Kurban Kesmeyen Kampa Gitsin Bir yetişkin olarak ilk kampımı arkadaşlarımla Beyşehir'de yapmıştık. Sonraki yıl o kadar hoşumuza gitti ki Cemal'le bir çadır alıp tekrar gittik Beyşehir'e. Aracımız olmadığı için elimizde Bim poşetleri ile yedi kilometrelik yolu yürümeyi göze almıştık. Yola çıkan yolda kalır mı hiç? Birileri durdu, götürdü bizi Karaburun'a kadar. Çadır başı on lira alan, elektriği olmayan bir yerdi kamp alanı. Gaza gelip gaz ocağı filan aldık. Amma velakin ne su ısıtabildik ne yemek yapabildik. Topladık odunları yaktık kamp ateşini, en ilkel şekilde yaptık kampımızı. Sonraki yıl evlendik filan balayına Trilye'ye gittik. Yine uyku tulumu yok bi şey yok. Yorganı tekerlekli valize koyduk. Sahil güzel, sahil bedava. Çay içtiğimiz yerde telefonları şarj ediyoruz, ateş yakıp yumurta kırıyoruz. Her yer balık restoranı yemeği dışarıdan da yiyemiyoruz. Bu yıl ise Çatalca'ya bağlı eski ismi Podima olan  Rum köyü Yalıköy'e gittik. Malum evimiz Ç

KONYA: KORKMAYIN BU ŞEHRİ SEVECEKSİNİZ

Resim
Konya: Korkmayın bu şehri seveceksiniz. Geçen günler fark ettim de şehirler ve zaman benden sevdiğim çok insanı götürmüş. Sevdiklerimi kaybederken fark etmemişim. Sonra kaybettiklerime bakınca suçlayacak birini aradım galiba. Bir suçlu lazımsa en iyisi zamanı ve şehirleri suçlamak. Kendilerini savunamazlar ya da savunmak istemezler. Biz insanların hizmetkarı gibi davranıp ellerine fırsat geçince de acımazlar.  Birisi sormuştu geçmiş hüzün müdür, diye. Geçmiş deyince aklıma hep ilk deneyimlerim geliyor. İlk deneyimler nedense hep güzeldir. Şimdi dönüp onlara bakmak anılara bakıp hüzünlenmek demek. Taşranın da taşrası olan Konya benim için galiba biraz hatıra defteri, fotoğraf albümü gibi bu yüzden. Her şehrin bir anatomisi var. Hani ilk kez gidersin ve gezersin de bir fikrin olur o şehir hakkında. Sonra sittin sene o fikir değişmez. İşte herkesin ağzına pelesenk olmuş Konya yobazdır, Konyalılar soğuktur klişelerinden uzakta, benim şehrim olan Konya'ya bakalım ist

Şehirlere Alışamadı: Sabahattin Ali’nin Şehirleri

Resim
Şehirlere Alışamadı: Sabahattin Ali’nin Şehirleri Konya'da merkezde sayılabilecek bir yerde oturduğumuz için çarşıya yürüyerek giderdik. Evden çıkıp çarşıya ulaşması en fazla yirmi beş dakikamızı alırdı. Yalnızsam müzik dinlerdim. Yalnız değilsem ki çoğu zaman bu yolu birileriyle yürümüşümdür yanımda kim varsa onunla Konya hakkında konuşuyor bulurdum kendimi. Başka şehirden birisi geldiği vakit ise yine bir araca binmek yerine bu yolda yürüyerek merkeze çıkardık. Bu yol Ankara yoludur. Asıl ismi ise Ankara Caddesi. Evden çıkıp bir beş dakika yürüyünce bu caddeye çıkılır hemen. Bu caddeyi boylu boyunca yürüyünce de Alaaddin Tepesi karşınıza dikilir. Yol ağaçlıktır Konya'nın genel görüntüsünün aksine. Musalla Mezarlığı'nın olduğu tarafta bir bisiklet yolu vardır. Ve bu yol emniyet müdürlüğünün önünden başlar. Hemen buralarda bir yerlerde bisiklet istasyonu vardır. Bisiklet kiralayıp merkeze kadar bisiklet sürmek mümkündür. Yalnız bisiklet kiralamayı abarttığımız

EV KARA ÇİNGENE YOLA ÇIK! BALKONDAN İN VE SEKİYE OTUR.

Resim
Seki derler bir şey vardır Anadolu'da. TDK onu "Oturmak için evlerin önünde taş ve çamurdan yapılan set" diye tanımlar.  Modern zamanlarda modern evlerde insanlar buna balkon diye bilirler ama seki insana "Hoş geldin." derken balkon, burası özel mülktür, diye bağırır. Köylerde her evin önünde vardır bu sekiden. Yaz aylarında insanlar burada otururlar, burada yer içerler, misafirlerini burada ağırlarlar hatta burada uyuyanlar bile vardır. Bir gün yine yaz gelmişti ve ev içimizi sıkınca bir köye misafir olduk. Sekisinde oturduk, bahçeleri gezdik. Anlayacağınız bu yazı bir sekiye seyahatimizi anlatmaktadır. Sevgili Kocam Cemal'in ailesi ile tanışmış olsam da köylerine hiç gitmemiştim. O zamanlar nişanlıyız. Hadi köye gidelim dedik. Dedim ya yaz geldi bitimiz kanlandı. Konya otogarına gittik. Oradan Cihanbeyli'ye giden otobüslere bindik. (Cihanbeyli Ankara yolu üzerinde ve nüfus çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu bir bölgedir.) Cihanbeyli otogarında i

TRİLYE: ALTERNATİF BALAYI

Resim
Aklı başında olmayan yaşlarımızdayız galiba. Düğünün ertesi günü hop İstanbul sonra içi bom boş bir ev. Evi düzeriz düzmesine ama tadını çıkararak yapmaya ant içmiş gibi yavaşız. Hesap kitap yapıyoruz sürekli. Sonra her eşyayı kutsuyoruz. İlk bir ay yorganımızı yatak gibi kullandık. Sonra bir yatak aldık. O yatağa bizden çok kediler sevindi. Ama kutsadık işte o yatağı. Değer verdik ona. Bizim yaptık onu. Yeni kokmadı hiç bir şey. Tanrım ne güzel kıymet bildirmen. Haliyle balayı da gecikti. Balayı dediğime bakmayın dostlar evlilik sonrası ilk gezi olduğu için balayı dedik adına. Yoksa bir yer görmekten farksız değildi bizim için. Kafaya koyduk ucuz olacaktı. Lüks olmayacaktı. Zaten şimdiye kadar hiç pahalı, lüks bir şeyimiz de olmamıştı. Deniz otobüsü bizim için en güzeliydi. Düşünün yirmi küsur yıl deniz görmeden yaşamış iki insan için deniz üstünde yolculuk yapmanın keyfini. Üstelik kara yoluna göre çok ucuz.  Ben Bursa diye tutturdum. Aldık Mudanya biletlerini. Çadır d

KEDİLER GÜNÜ YORTUSU

Resim
Kutlayacak ne çok gün birikiyor hayatımızda. Afrika bizim kaybolan kıtamız gibi. İlk anne olduğu gün bizim yıl dönümümüzdü. İkinci anne olduğu gün ise kediler günüydü. Yavruları başka yuvalara gitmiş olsa da o bizimle. Ve hala bir çocuk. Onlar çoğalıyor, azalıyor ve yaşıyorlar. Hatta sizinle konuşuyor ve acınızı, sevincinizi paylaşıyorlar. Tanrıya şükredip bu günü kutsayalım. Bugün kedilerin bayramı herkese miyav!

BÜYÜKÇEKMECE SON KURTARICI

Resim
İstanbul'a taşınmak ve sonrası bir işsizlik ve parasızlık sürecine denk geliyordu. Esenyurt bize ucuz bir evi mümkün kılarken bir yandan da uzakta kalma, şehre dokunamama hissini yaşatıyordu. Her gün şehre inecek para ve enerjiyi bulamamak bir miktar bizi üzmeye başladığında keşfettik Büyükçekmece'yi. Evin yakınından bir dolmuşa binip E5'ten doğruca gidilince ulaşıyorduk buraya. Kendimi Mersin'in tatil beldelerinde gibi hissetmeme sebep oluyordu. İnsanlar koşturmasız ve yaz gibiydiler. Denizinin yosunlu olmasını saymazsak her şey harikaydı. Belediyenin çay bahçesi en güzel tarafıydı bizim için. Yaşlılar ve biz. Emekliler lokalini andıran bir semt. Ucuz çay, deniz kokusu, plastik masalarda kurduğumuz hayaller.  Gündüz ve gecesi değişiyordu ve biz her şeklini görmeye başlamıştık ve sevmiştik galiba. Akşam sahil boyunca heykele kadar yürümek ve Rota'da soluklanıp çay içmek bir ritüele dönüşmüştü. Rota'da bir yandan denizin o kıpırdanışını izlerken bir

Bu blogdaki popüler yayınlar

NELYUBOV (SEVGİSİZ) FİLMİ YA DA KÖR KÖR PARMAĞIM GÖZÜNE

Feminist Filmler Listesi, Feminist Film Listesi ya da Kişisel Kadın Filmleri Listem

Ahmet Amca

DANTE'NİN CEHENNEMİ ve THE GOOD PLACE

Yeşilin Kızı Anne ya da artık Anne White An E